Topkapı Sarayı Müzesi'nde sergilenen 86 karat ağırlığında olan Kaşıkçı Elması'nın çalındığına dair iddialar sosyal medyada gündem oldu. İddia kısa sürede TT listesinin zirvesine yerleşirken, bazı sosyal medya hesapları başka müzelerdeki çeşitli eserlerin de kayıp olduğunu öne sürdü.

Kaynağı belli olmayan bu iddiaların ardından Milli Saraylar'dan açıklama geldi. "Tarihî elmasların en büyüğü ve en meşhuru olarak gösterilen Kaşıkçı Elması, 2,5 yıldır Topkapı Sarayı’nda silah koleksiyonunun yer aldığı Dış Hazine Bölümü’nde sergilenmektedir" denen açıklamada şunlar kaydedildi:

"Kaşıkçı Elması’nın kaybolduğu veya değiştirildiği ile ilgili gerçek dışı iddialar, Türkiye turizminin canlanmaya başladığı şu günlere hareketliliği baltalamaya yönelik maksatlı ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik girişimlerdir. Başkanlığımızın her türlü iletişim ve bilgi sunma kanalları kamuoyuna açıktır. Gerek basında gerekse sosyal mecralarda yer alan mesnetsiz ve gerçek dışı iddialarla ilgili hukuki yollara başvurulacaktır."

KAŞIKÇI ELMASI'NIN TARİHİ

Dünyanın sayılı mücevherleri arasında gösterilen "Kaşıkçı Elması"nın, birçok elmas uzmanı tarafından 19. yüzyıl başında kaybolan tarihi "Pigot Elması" olabileceği kanıtlanmaya çalışılsa da, bu elmasın 1680'lerin başında Saray Hazinesi'ne satın alma yoluyla girdiği belirtiliyor.

Kaşıkçı Elması'nın Saray'a gelişi hakkında çok değişik görüşler ileri sürülse de Sultan IV. Mehmed döneminde Defterdar Sarı Mehmed Paşa'nın kaleme aldığı 'Zübde-i Vekaiyat (Olayların Özü)' adlı eserde ileri sürülen görüş öne çıkıyor. Defterdar Sarı Mehmed Paşa bu eserinde 1090 (Mayıs 1679) olayları sırasında 'Kaşıkçı Elması'nın bulunuş öyküsünü şöyle anlatıyor:

"Eğrikapı semtindeki çöplükte yuvarlak bir taş bulunmuş ve yaymacı üç kaşığa değişerek hırdavat arasına bırakmıştı. Sonra gösterdiği kuyumculardan birisi bu taşı 10 akçeye satın almış ve kendi meslektaşlarından birisine göstermişti. Taşın elmas olduğu anlaşılınca o da hisse talep etmiş, bu yüzden aralarında münakaşa çıkmış, sonunda olay kuyumcubaşıya aksetmişti. O da her iki kuyumcuya birer kese akçe verip taşı ellerinden almıştı. Daha sonra Vezir-i Azam Mustafa Paşa Hazretleri bu taştan haberdar olmuş ve kuyumcubaşıdan almaya karar vermişti ancak vaziyet padişaha aksetmiş, o da bu taşın Saray'a gönderilmesini emretmişti. Hasılı, taş meydana çıkarılıp, işlettirilince 84 karat büyüklüğünde eşsiz bir elmas olduğu anlaşıldı ve padişah tarafından zaptedildi. Bu vesileyle kuyumcubaşıya kapıcıbaşılık ve birkaç kese akçe ihsan edilmiştir."