Bu hastalıkta tortular, uzaydaki konumumuzu ve baş hareketlerinde (özellikle açısal hareketlerde) dengemizi korumamızı sağlayan yarım daire kanalları içine kaçar (veya dökülür). Başımızın hareketi esnasında tortunun içinde olduğu kanal hareket ederse tortu da hareket edecektir ve tortu durana kadar baş dönmesi devam edecektir. Bu rahatsızlıkta genellikle pozisyon değiştirmekle başlayan önce hızlanan sonrasında yavaşlayıp biten baş dönmeleri görülür. Bazen de baş dönmesi daha uzun sürebilir. Yine hastaların önemli bir kısmında gün içinde baş dönmesi olmasa da hafif bulantı hissi, dengesizlik ve başımızda dolgunluk ve sersemlik hissi olabilir. En çok şikayetler yatar pozisyonda sağa veya sola dönerken kısa süren baş dönme şikayetleri, ayakkabı bağlarken, yere doğru eğilirken, raftan bir şeyler alırken aniden sağa veya sola doğru bakarken ortaya çıkan ve kısa süren baş dönmeleridir.

 BAŞ DÖNMELERİ İNATÇI VE UZUN SÜRELİ OLABİLİR!

Hastalarda işitme merkezi ile ilgili işitme azlığı veya çınlama (ek hastalık yoksa) gibi şikayetler yoktur. Yapılan çalışmalarda hastalığın sebebi tam olarak ortaya konulamamıştır. Yine benzer çalışmalarda iç kulakta bu tip tortu dökülmelerinin her hastada baş dönmesi yapmadığı gösterilmiştir. Üç yarım daire kanallarından arka kanal tutulumu en sık karşılaştığımız anatomik bölgedir. Yan ve ön kanalların tutulumu daha nadirdir. Yan kanal tutulumlarında baş dönmesi daha uzun süreli, daha inatçı olabilir ve tedaviye yanıtı daha uzun sürebilir, yanlış tedaviden sonra daha inatçı hale gelebilir.

Yapılan çalışmalarda iç kulak hastalıkları birlikte bulunma eğilimindedir. Yani BPPV, Meniere hastalığı ve vestibuler migrenli hastalarda daha sık görülmektedir. Bu hastalıkların birlikte görülme eğilimleri bize ortak bazı patofizyolojik nedenden kaynaklanabileceklerini düşündürmektedir. Örneğin geçirilmiş viral bir enfeksiyon, ortak immünolojik cevap, ortak fizyo-anatomik bozukluk gibi. İç kulak ve denge hastalıkları işitme merkezi bozuklukları ile birlikte görülebilmektedir. Aynı şekilde baş dönmesi şikayeti ile takip edilen hastaların önemli bir kısmında panik ataklar ve kaygı bozukluklarını içeren hastalıklar da görülebilmektedir. Bu nedenle süreç boyunca hastalar bazen Meniere hastalığı şikayet ve belirtileri ile görülürken bir süre sonra BPPV ile uyumlu klinik tablo ile karşımıza çıkabilirler. Keza vestibuler migren ile takip edilen hastalar bazen BPPV atakları yaşayabilirler.

TANI SÜRECİ ÇOK ÖNEMLİ

BPPV hastalarında en önemli basamak doğru tanıyı koymaktır. Hastalarda öncelikle hikaye çok iyi alınmalıdır. Fizik muayenenin ardından videonistagmografi veya diğer yardımcı vestibüler laboratuvar gereçleri ile tanıya ulaşılmalıdır. Tedavide hangi kulak ve hangi kanal (veya kulaklar ve kanalların) tutulumu bilinmeli, tortunun kanal içinde serbest mi yoksa yapışık mı olduğu anlaşılabilmelidir. Bu basamaktan sonra manevra (kanalolit repozisyon manevrası) ile tortunun tekrar utrikulus adı verilen odaya yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

Yukarıda belirtildiği gibi iç kulak kristal dökülmelerinin en önemli tedavisi kanal içindeki tortunun kanalın açıldığı odaya (iç kulakta denge merkezini oluşturan iki oda -utrikulus ve sakkulus- ve 3 kanal vardır) dökülmesi sağlanmalıdır. Kanalolit repozisyon manevraları her zaman ilk seferde başarılı olmayabilir ve tekrarlamak gerekebilir. Özellikle travma sonrası gelişen BPPV'de, çoklu kanal tutulumlarında, lateral (yan) kanal tutulumlarında, kupulolitiazis dediğimiz tortuların yapışık olduğu durumlarda ve ek hastalıkların eşlik ettiği durumlarda ek manevralar, medikal tedaviler ve rehabilitasyon veya ev egzersizleri gerekebilir. Unutulmamalıdır ki tedavinin en önemli basamaklarından biri de hastalara hastalıkları hakkında detaylı bilgi vermektir.