Meral Akşener'in masayı terk etmesinin ardından Ankara'da siyasi hareketlilik de devam ediyor.

Bu hamlenin ardından İYİ Parti'nin nasıl bir yol çizeceği merak edilirken Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Övür yazısında yapılan son seçim anketinin sonuçlarını duyurdu...

İşte Mahmut Övür'ün o yazısı;

Son 48 saat içinde Altılı Masa'da yaşanan kriz, doğası gereği muhalefetin kriz üretme potansiyeli taşımasından kaynaklanıyor.

Çünkü Altılı Masa, Akşener'in dediği gibi ilkeli değil hesaba dayanan bir "proje" ittifakıydı.

Kriz içinde kriz yaşamaları da bu nedenle kaçınılmazdı.

İktidar olma şansları masa dağılmasa da yoktu... Ama velev ki olsalardı bugün partiler arasında yaşanan siyasal kriz o zaman ülke yönetimine yansıyacak ve bedeli çok daha ağır olacaktı.

Bu yüzden hep eski Türkiye'deki "kirli pazarlıklar" üzerine kurulan koalisyon hükümetlerini hatırlatıp uyardık.

Bu gerçeği daha o noktaya gelmeden Altılı Masa'nın taşıyıcı partilerinden İyi Parti'nin Genel Başkanı Meral Akşener açıkladı:

"Bugünlere dayatmalara, kirli pazarlıklara dayanarak geldik. Anlaşıldı ki kişisel hesaplar, şahsi hırslar Türkiye'ye tercih edilmiştir. Kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar tercih edilmiştir."

Yeniler yutulur iddialar değil bunlar... Dayatmaları anladık da bu "kirli pazarlıklar" neyin nesi? İP Genel Başkanı Akşener, kendi partisini kurtarma hesabıyla masayı terk etmiş olabilir ama suçladıkları isimler bu ülkeyi birlikte yöneteceği partilerin genel başkanları...

Peki, o genel başkanlar birbirleriyle ne pazarlığı yaptı? Kim, kime ne verdi? Asıl hedef Kılıçdaroğlu olsa da pazarlığın diğer ucunda Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Uysal var. Yol arkadaşları Akşener, onların da içinde olduğu bir "kirli pazarlıktan" söz ediyor.

Peki, kim ne aldı, ne verdi ve şimdi neden susuluyor?

Bu ekibin bir de iktidar olduklarında benzer "kirli pazarlıkların" yapıldığını, "kuyruklu yalanların" söylendiğini ve nelere yol açacağını düşünün.

Küresel güçlerin pusuda beklediği bir zaman diliminde, çok daha vahim "kirli pazarlıkların" yapılmayacağını kim söyleyebilir?

Kastettiği ister milletvekili ister başka bir pazarlık olsun, "tarih yazacağını" söyleyen Akşener'in bu pazarlıkları açık açık söylemesi gerekiyor.

Aksi halde "çamur at izi kalsın" misali söylediği iftira siyasetinden öteye geçmez.

Son bir soru: Eğer Akşener, kendisine Kılıçdaroğlu dayatması olmasaydı bu kirli pazarlıkları açıklayacak mıydı?

OPTİMAR'IN SON ANKETİ

​Aslında Altılı Masa yaşadığı siyasi krizi aşsa da aşmasa da sahadaki durumları öyle söylendiği gibi parlak değil. Bu gerçek, deprem döneminde de değişmedi.

Her seçim öncesi olduğu gibi sokaktan habersiz bir siyaset sınıfı, "yalan medya" manşetlerinin de desteğiyle hep aynı şeyi söyledi:

"Bu seçimde iktidarız..." Sonra da seçmenlerine hayal kırıklığı yaşattılar.

Şimdi de "Geliyor gelmekte olan" demeleri farklı bir sonuç doğurmayacak. Önümde Optimar Araştırma'nın "Yüzyılın Felaketi" diye nitelenen depremin yaşandığı 19-23 Şubat tarihleri arasında 26 ilde 2 bin kişiyle yüz yüze yaptığı bir anket var.

O ankette, "Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?" sorusuna verilen cevaplar şöyle:

AK Parti: Yüzde 40, CHP: Yüzde 25.7, İP: yüzde 10.1, HDP: Yüzde 9.6, MHP: yüzde 7.1, Memleket Partisi: Yüzde 1.7, Yeniden Refah Partisi: Yüzde 1.2. Saadet Partisi: Yüzde 1.2.

Diğer partilerin oranları 1'in altında...

Cumhurbaşkanı adayları arasında da durum farklı değil:

Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 43.2, Kemal Kılıçdaroğlu: Yüzde 13.5, Mansur Yavaş: Yüzde 11.8, Ekrem İmamoğlu: Yüzde 7.4. Akşener'in kavga çıkardığı İmamoğlu, Demirtaş'ın bile gerisinde kalıyor.

Gördüğünüz gibi HDP destek verse de bu sonuç değişmiyor.

Bu tablodan Başkan Erdoğan'ın dediği, "Oturdular, konuştular, dağıldılar" gibi bir sonuç çıkması şaşırtıcı değil.

Akşener partisini kurtarma derdine düştü, o kadar.