Her iki araştırma ekibi de bulgularını kâr amacı gütmeyen LENA "konuşma sayar" uygulaması ile elde etti. Giyilebilir olan bu cihaz, bebeklerin ve küçük çocukların gün boyunca çıkardıkları ve duydukları sesler hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. LENA, çocuğun kendi dili ile ilgili seslere ek olarak yanında konuşulan kelimelerin sayısını da ölçüyor. Ayrıca, her iki araştırma grubu da dil öğrenimi için kritik olan çocuk-yetişkin etkileşimlerini hesaba kattı. Brown'da 'Gelişmiş Bebek Görüntüleme Laboratuvarı'nda baş araştırmacı olarak görev yapan Sean Deoni, pandemi başladıktan sonra doğan çocukların uzun vadeli başarısından endişe duyduğunu açıkladı.

Varılan bu ortak bulgular, Covid-19 öncesi ve sonrasında doğan bebekleri karşılaştırdığında keşfedilen gelişimsel gecikmelere ilişkin bir dizi rahatsız edici kanıtın sonuncusu. Araştırmacı Deoni: "Sorunu ilk olarak Mart 2020'den sonra laboratuvarı ziyaret eden çocukların bilişsel görevleri tamamlamalarının daha uzun sürdüğünü gördüğümüzde fark ettik. Normalde gördüğümüz kadar iyi performans göstermiyorlardı." Tesisinin son yıllarda birlikte çalıştığı yaklaşık 800 çocuktan toplanan veriler nörogörüntüleme ve nörobilişsel sonuçlar inceledikten sonra elde edildi. Buna göre 2021 ve 2022'de doğan çocuklarda motor fonksiyonları ve dil puanları keskin bir düşüş gösteriyor.

Sonuçlara göre 2019'dan önce doğan çocuklar ile ay yaş grubu Covid-19 sonrası doğan çocuklar arasında sözlü işlevsellikte önemli farklar ortaya çıktı ve salgın sonrası grup zaman içinde daha yavaş sözlü gelişim gösterdi.

BEYİNDEKİ BEYAZ MADDE GELİŞİMİ YAVAŞLADI

Testler ayrıca, bu bebeklerin pandemi öncesi yapılan çalışmalardaki çocuklara kıyasla beyinlerinde önemli ölçüde daha yavaş bir beyaz madde gelişimi hızı yaşadığını gösterdi. Araştırmacı Deoni: "Beyaz madde temelde beynin kablolanmasıdır. Bilgiyi beyin boyunca işlendiği farklı kortikal bölgelere taşıyan şeydir. Örneğin beyaz madde hasarı, çoklusklerozun ayırt edici özelliğidir. Azalmış beyaz madde gelişimi, bilişsel gelişimin azalmasıyla ilişkilidir.” Deoni ve ekibi ayrıca, iki çocuk grubu arasında yetişkinlerin saat başına kullandığı kelime sayısında da önemli bir düşüş buldu. Her ne kadar Deoni olası açıklamalar olarak pandemi ile ilişkili artan stres, depresyon ve tükenmişliği gösterse de, araştırma ekiplerinin hiçbiri araştırmalarında bebeklerle yetişkin etkileşimindeki düşüşün nedenlerine odaklanmadı, sadece sonuca odaklanıldığı görülüyor.

Erken dil edinimi konusunda uzmanlaşmış bir dilbilimci ve LENA'nın baş araştırma ve değerlendirme sorumlusu olan Jill Gilkerson, nedenlerin bir aileden diğerine farlılıklar gösterebileceğine dikkat çekerek şunlar söylüyor: "Tek bir ana neden bulabileceğimizi sanmıyorum ve bu nedeni bulmaya ihtiyacımız olduğundan da emin değilim. Bu verilerin ebeveynlerin sahip olabileceği endişeleri doğrulayacağını ve dolayısıyla yetkililere bu ailelere destek için yatırım yapma ihtiyacı hakkındaki tartışmaları olumlu yönde ilerleteceğini umuyoruz."

EN FAZLA DÜŞÜŞ EN YOKSUL KESİMDE GERÇEKLEŞTİ

Ayrıca LENA'nın çalışması çocuk iletişiminin özellikle en düşük sosyoekonomik düzeyden gelenler arasında en fazla ölçüde düştüğünü gösterdi. Çünkü en yoksul ailelerde bakıcı-çocuk iletişiminin sıklığı da önemli ölçüde azaldı. Gilkerson, "Genellikle bu olumsuz olaylar meydana geldiğinde, en çok etkilenenlerin zaten en zayıf durumda olanlar olduğunu biliyoruz… ve bence bunu burada da görüyoruz" dedi. Ekonomik durum ile dil edinimi arasındaki bağlantı büyük ölçüde pandemi öncesi bir endişeydi. 1995'te çığır açan bir araştırma, düşük gelirli hanelerde büyüyen çocukların, yüksek gelirli akranlarına göre 30 milyon daha az kelime duyduğunu bulmuştu. 2018'de yapılan bir araştırma, aradaki farkın boyutuyla ilgili soruları gündeme getirdi, ancak bilim, çocukların ilk üç yılının beyin gelişimi için en kritik zaman olduğu konusunda hem fikir.