İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca düzenlenen 7. Uluslararası Siber Suçlar Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada, 21. yüzyılın tüm küresel güvenlik sorunlarıyla doğrudan doğruya temas halinde olan bir ülke olduklarını söyledi.

Terör, uyuşturucu ve göç gibi sorunların küresel boyutlarının olduğuna işaret eden Soylu, ama hiçbirinin siber güvenlik sorunu kadar tüm ülkelere aynı anda, eşit mesafede ve hızlı etki gösteren karakterde olmadığını vurguladı.

Soylu, ABD'nin Afganistan'a gittiği ve uçakla insanları döke döke kaçtığı zamanda da yeni bir süreç başladığına dikkati çekerek, "Irak'ı siyasal olarak istikrarsızlaştırdığı zaman da oradaki etkisini kaybedeceği zaman da hep beraber göreceğiz, bir süreç başlamış olacak. Suriye'de iç savaş başladığı zaman biçim için bir süreç başladı, bittiği zaman da yeni bir süreç başlayacak. Yemen'deki problemler, Libya'daki sorunlar, Lübnan'daki ekonomik krizde de bizim için yeni süreçler başladı. Ne etrafımızdaki coğrafyadan ne de dünyadan tamamen bağımsızız. Meseleleri eğer kendi içimize dönük, kapanık şekilde izlersek, analiz edersek, takip edersek eksik bir değerlendirme yapmış, gelecek neslimize eksik değerlendirmeyle adımlarını atan bir nesil olarak geçeriz. Bundan korkarım." dedi.

ABD'nin son 3 yılda PYD ve PKK terör örgütlerine 2 milyar dolar yardım ettiğini dile getiren Soylu, şöyle devam etti:

"Terörle yan yana gelen hangi ülke, insan, topluluk olursa olsun onu yaftalayan ve onu infaz etmek için bütün gayreti ortaya koyan ABD bu parayı kendi senatosundan göndermiştir. İstediği kadar bastığı paradan ne kadar göndermiştir? Bunu biliyor değiliz. Bir siyasi partinin genel başkanı Macaristan seçimlerini takip ettiğini söylemişti. Orada da altılı masa kuruldu. Bizatihi Amerika'nın resmi kurumları tarafından o ülkenin seçimlerini etkilemek için milyon dolarlar civarındaki paraların oradaki sivil toplum örgütlerine gönderdiği apaçık ortadadır. İçişleri Bakanı'nın bana söylediği kendi tespit ve değerlendirmeleridir. Yani eğer kendi içinize dönük bakarak herhangi bir meseleyi çözmeye kalkarsanız eksik çözersiniz, yanlış bir değerlendirmede bulunursunuz."

Siber güvenlik konusunda bütün ülkelerin aynı düzlemde olduğunu ifade eden Soylu, tıpkı Kovid-19 salgını gibi tüm dünyayla aynı anda, aynı şiddetle etkilenildiğini kaydetti.

Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kovid-19 salgınına karşı yaptığımız gibi tüm dünya bu tehditle eş zamanlı olarak mücadele mi edecek, eksiklikleri olsa da küresel bir reaksiyon üretebilecek miyiz? Yoksa tıpkı terör, uyuşturucuda yapıldığı gibi küresel güçlerce siber güvenlik sorununda da ülkeler arasında politika aracı olarak kullanılmasına mı şahit olacağız. Acaba terör gibi siber güvenliği de mi araçsallaştıracağız. 20. asrın ortasından sonuna doğru dünyaya bir küreselleşme anlayışı dayatmaya çalıştılar. Tek tip millet, tek tip medeniyet, cinsiyetsizleştirilen insan ve iletişimi bütün küresel anlamda kontrol altına alınan tek tip bir denetim ve en önemlisi medya üzerinden geçmişte saldıkları vesayeti sosyal medya üzerinden sağlayabilecek tek tip bir baskı aracı. Bütün bunların hepsini küreselleşme adı altında yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz. Dünyayı yönetmek isteyenler, Afrika'yı, Orta Doğu'yu sömürenlerin amacı bugün sosyal medya üzerinden bütün dünyayı, zihinleri etki altına almaktır. İstedikleri gibi yönetmek, kontrol etmek, demokrasiyi itibarsız hale getirmek, devlet yöneticilerini itibarsız hale getirmek, devlet kurumlarını tamamen itibarsız hale getirmektir.

“TEKNOLOJİYİ İCAT EDEN ÜLKELERİN BUNA AİT GÜVENLİK VİZYONLARI YOK”

Soylu, kimyasal silah saldırılarının, uyuşturucunun devlet tarafından koordine edildiğine yönelik mesnetsiz ifadelerin uluslararası küresel ağların kontrolünde olmayan cümleler olmadığını belirterek, "Hepsi devletleri etkisiz hale getirmek, devleti ve kurumlarını itibarsız hale getirebilmek, 2 bin yıllık ordumuzu, 200 yıllık polis, jandarma, sahil güvenlik teşkilatımızı, devletin tüm yapılarını etkisiz hale getirebilmek için ortaya atılmış ve küresel sistem tarafından koordine edilmiş iftiralardır. Hepsinin bir nedeni var." şeklinde konuştu.

Terör örgütü PKK'ya silah ve lojistik destek verildiği gibi hacker gruplarına bilgisayar kasası ya da yazılım hediye edilip edilmediğini bilmediklerini ifade eden Soylu, "Gelişmiş ülkeleri merkez edinmiş sanal kumar ve sanal bahis çetelerinin çökertilmemesi ve bu yapıların giderek etkilerini arttırmalarının sebebi acaba terördeki vekalet savaşlarının siber versiyonu için midir? Avrupa'nın uyuşturucu kullanımını serbest bıraktığı gibi, siber suçlarla da ilgili kenara çekilip bunu nasıl bir yolculuğa terk edeceklerini bilemiyoruz. Kaygı verici emareler buluyoruz. Teknolojiyi icat eden ülkelerin buna ait bir güvenlik vizyonlarının olmadığını görüyoruz. Güce sahip olmaktan başka bir vizyonları ne yazık ki mevcut değil." ifadelerini kullandı.

BEYOĞLU’NDAKİ TERÖR SALDIRISI

Soylu, İstanbul'un Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi'nde düzenlenen bombalı terör saldırısına ilişkin tespitlerinin de olduğunu aktararak, "Bombanın sosyal medya üzerinden yaptırıldığını, yani bir görüşme kanalı üzerinden canlı bir şekilde imal edildiğini söyleyebilirim. Teker teker tarif edildiği, 'Hacı' kod adlı Amerika'ya bağlı PYD/PKK terör örgütü mensubunun, hem bombayı yerleştiren, koyan hem de bombayı imal eden ile cep telefonu üzerinden yaptırıldığı bilgileri elimizde açıkça mevcut. Devlet dedikodu yapmaz, bilgiyle çalışır. Kendi tecrübesine, ciddiyetine uygun şekilde çalışır. Yani ilk verilen ifadelerde 'ben bilmiyorum, ben bunu çikolata paketi sanıyordum' sözleri elbette gerçeği yansıtmıyor. Bizatihi o ifadeleri verenin ağzından olayın bütün ayrıntıları, işini iyi bilen Türk polis teşkilatı ve savcıları tarafından devlet kayıtlarına geçmiştir. Allah'a çok şükür aciz değiliz. Hiçbir işi açıkta bırakıyor değiliz." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Soylu, devletlerin büyük siber tatbikatlar yapmak zorunda kaldığını, yeni bir güvenlik başlığının ortaya çıktığını, küresel ve uluslararası güç merkezlerinin bu konuda yine kafasını kuma gömdüğünü, rehberlik etmediğini, herkesi kendi derdiyle baş başa bıraktığını vurguladı.

Türkiye'nin siber güvenlik anlamında önemli ve hızlı adımlar attığına dikkati çeken Soylu, "Türkiye siber güvenlik alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi haline geldi. Dijital teröristlere de artık dijital sarı torbalar giydiriyoruz. Bu noktaya zorlu bir yoldan geldik. 15 Temmuz öncesi FETÖ'nün en çok yuvalandığı, içini boşalttığı alan siber güvenlik alanıydı. Devleti siber güvenlik alanındaki saldırılara karşı savunmasız bırakmıştı, bütün kapasitemizi işlevsiz hale getirmişti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan Allah razı olsun. Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ'a teşekkür ediyorum. Hiçbir alanın boş bırakılmadığı gibi Cumhurbaşkanı'mız siber alanında da önümüzü açtı, destek oldu." ifadesini kullandı.

Soylu, siber güvenlik alanındaki birimleri yapılandırdıklarını anlatarak, şunları kaydetti:

"O birimlerimizi yeniden yapılandırdık. Personel ve ekipman takviyesi yaptık. FETÖ'den ne kadar veri çıkabileceğini bilmiyorduk. Tahminimiz dijital materyallerinin 750 bin civarında olabileceğiydi. 2 milyon 800 bin dijital materyale kadar ulaştık. FETÖ'nün kalemlerinin en fazla hedef tahtasına koyduğu noktalardan birisidir. Canlarını çok acıttık. Daha da acıtmaya çalışacağız.15 Temmuz öncesinde yılda ortalama 45 bin dijital materyal inceliyorduk, bugün bu sayı 780 bin yükseldi. Emniyet Genel Müdürlüğümüze 15 Temmuz sonrası intikal eden 2 milyon 829 bin 764 dijital materyalin yüzde 98'lik kısmının incelemesini tamamladık. Bunlar tamamlanmamış olsaydı FETÖ ile ilgili davalar hala devam ediyor olacaktı, yumağın ucunu bulup gerisini bulamayacaktık, bir istihbarat örgütü olarak tüm dünyanın başına bela edilmeye çalışılan FETÖ'yü çözemeyecektik. Bu kapasitemiz FETÖ'yü olduğu kadar bu örgütü dünyanın başına bela eden Amerika ve buradaki uzantılarını da rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlık devam edecek. Sadece 2022 yılında 1178 planlı ve plansız operasyon yaptık, 7 bin 588 şahıs hakkında adli işlem başlattık. Suçtan elde edilen 8 milyon 950 bin lira nakit para, 39 milyon 670 bin lira değerinde mal varlığına el koyduk."