https://www.cafesiyaset.com/

Erdoğan konuşmasında dünyaya Gazze üzerinden mesaj vererek; "Filistin'e İkinci Nekbe yaşatmaya kimsenin gücü yetmez" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde;

Dünyada kutuplaşma daha da arttı. Son dönemde küresel rekabet daha da yıkıcı hale geldi. Dünya daha yıkıcı bir hale geldi. Soğuk savaşın ana aktörlerinin kurbanları hep mazlumlar oldu. 

Adalet yoksa, barış ve huzur olamaz. Mazlumu zayıfı değil; zengini koruyan yapının devamı mümkün değil. Haklıyı, mazlumu değil; güçlüyü, zorbayı, zengini koruyan yapının devam etmesi doğru değil. Adaletsiz düzene itiraz ediyoruz. Yeni bir küresel düzene ihtiyaç var. Herkesi kucaklayan, adil bir sistem inşası zorunluluktur. Ekonomiden güvenliğe yeni bir küresel düzene ihtiyaç var

Haklıyı, mazlumu, zayıfı değil, güçlüyü, zorbayı, seçkini, zengini koruyan bu yapının aynı şekilde devam etmesi doğru da mümkün de değildir. Çünkü adaletin olmadığı, adaletin vahşi çıkarlar uğruna rafa kaldırıldığı bir yerde insanlık adına barış, huzur ve kalkınma olmaz.

Bundan 80 yıl öncesinin olağanüstü şartlarında insanlığa biçilen bu elbise kabul edelim ki dünyamıza artık çok dar geliyor. Bunun da işaretlerini geniş bir yelpazede hepimiz görüyoruz. Dahası son dönemde giderek artan dayatmaları imtiyazlarını kaybetmek istemeyenlerin çırpınışları olarak değerlendiriyoruz. Haklı olanın güçlü değil, gücü elinde bulunduranın her zaman haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her zeminde açıkça dile getiriyoruz.

Türkiye olarak biz şuna inanıyoruz. Her şeyden önce nüfusu yaklaşık 2 milyarı aşan İslam aleminin temsil edilmediği bir yapının kendisi adil olmadığı için adalet de dağıtamaz. Dünya nüfusunun dörtte birinin dışlandığı bir yapının güvenlik dağıtması, küresel istikrar ve barışa hizmet etmesi elbette beklenemez. Aynı durum küresel yönetim sisteminde temsil imkanı bulamayan diğer gruplar için de geçerlidir. Dolayısıyla ekonomiden diplomasiye, ticaretten güvenliğe, sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız var.

Çatışmaların değil barışın, korkunun değil güvenin, terörün değil huzurun egemen olduğu dünyaya inanmamız gerekiyor. Daha adil bir dünya mümkündür.

Bakın burada bir hususun altını münhasıran çizmek isterim. İsrail'in soykırım uyguladığı Gazze'de katliamların başladığı ilk günden itibaren çok yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dahil tüm platformlarda İsrail'in devlet terörüne dikkat çektik. Zulmü lanetledik, Filistin'in haykıran sesi olduk. Gazze'ye gönderdiğimiz 100 bin tonu aşan insani yardımın yanı sıra İsrail'le ticari ilişkileri tamamen durdurarak tepkimizi çok net ortaya koyduk. Saldırıların sona ermesi ve sorumluların uluslararası hukuk önünde hesap vermesi için de her türlü gayreti gösterdik. Elbette 15 ay boyunca aralıksız süren bu çabalarımızdan dolayı çok baskı gördük. Tehdit edildik. Siyonist lobinin itibar suikastlarına maruz kaldık. Ama hiçbir zaman zulme ve zalime boyun eğmedik. Gazzeli ve Filistinli mazlumları bir an olsun sahipsiz bırakmadık. Bu süreç bizlere uluslararası sistemin acizliğini de gösterdi.

Burada asıl konuşulması gereken şudur. Bakınız Gazze'de 61 binden fazla masum şehit oldu. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze'deki binaların neredeyse yüzde 80'i yıkıldı. 50 milyon tonu aşkın devasa bir enkazdan bahsediliyor. Gazze'deki yıkımın mali faturasının 100 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu ağır faturanın müsebbibi de İsrail ve Netanyahu hükümetidir. İsrail kendi başına bu faturayı mutlaka ama mutlaka ödemelidir.

Asrın en vahşi soykırımı yaşandı. Gazze'de 2 milyon insan, son asrın en barbarca soykırımlarından birini yaşadı. İsrail stratejik hedefine ulaşamadı. İsrail'in hukuk tanımaz, şımarık tavrını sürdürdüğünü görüyoruz.

Gazze planını ciddiye almıyoruz. Filistin halkına ikinci Nekbe yaşatmaya kimsenin gücü yetmez.