Dünya salgınla mücadeleye devam ederken, savaşın ekonomi cephesinde pandeminin başından bu yana piyasalara sürülen likidite önemli rol oynadı.

ABD, AB, Japonya gibi gelişmiş ülkeler faiz oranlarını hızla düşürdü hatta negatif oranlara getirdiler. Enf-lasyonist etkiyi bir kenara bırakıp, ciddi miktarlarda para basarak piyasaya sürdüler. 2019 sonunda 4 trilyon dolar olan ABD Merkez Bankasının (FED) bilanço büyüklüğü, bugün 7 trilyon doların da üzerine çıktı.

Pandemi kaynaklı çöküşü önlemeye çalışan dünya, gelinen noktada bu politikaların en bariz yan etkisiyle, enflasyon riskiyle karşılaştı. Hızla yükselen emtia fiyatları artık bol ve ucuz parayı sorgulatmaya başladı.

Emtialar durmuyor


Küresel bazda enflasyon endişelerinin ortaya çıkmasında önemli rol oynayan bakırın libre fiyatı 4,87, demir de 218 dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. ABD'de enflasyon ise nisanda yıllık yüzde 4,2 artışla, Eylül 2008'den bu yana en güçlü artışını kaydetti. Bu etkiyle ABD 10 yıllık tahvil faizi geçen hafta yüzde 1,70 görerek son zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

Artan enflasyon endişeleriyle geçen haftanın ilk yarısında küresel piyasalar satıcılı seyretti. İkinci yarısında toparlanma yaşandı. FED yetkilileri bu gelişmeler karşısında enflasyondaki yükselişin "geçici" olduğunu ve "bol likidite" politikasında değişimine sebep olması için henüz yeterli bulunmadığını duyurdu. Bu açıklamalar piyasaları şimdilik sakinleştirdi.

Yakın geçmişte ABD Hazine Bakanı Yellen, faizlerde bir miktar artış gerekebileceğini söylemiş ancak sonradan yaptığı açıklamada "Bu önerdiğim bir şey değil" demişti. Görünen o ki, enflasyon ve faiz söylemleri önümüzdeki aylarda alıştıra alıştıra piyasaların önüne gelecek. Buna güçlü ABD verileri eklenirse, piyasa bu senaryoya daha fazla inanacak.