Danıştay İkinci Dairesi'ne silahlı saldırı düzenleyen avukat Alparslan Arslan’ın cezaevinde yaşamını yitirdiği öğrenildi.

Avukatlık yapan Alparslan Arslan,17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay İkinci Dairesi'ne silahlı saldırı düzenlemişti.

Arslan’ın saldırısında dört Danıştay üyesi yaralanmış ve hakim Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmişti. Saldırıdan sonra Sanık Arslan’ın ifadesi ile yapılan araştırmalarda, Danıştay'daki kanlı saldırıya giden sürecin, Danıştay 2. Dairesinin 8 Şubat 2006'da verdiği başörtüsü kararıyla başladığı ortaya çıkmıştı.

Araştırma da saldırı sürecin öncesinde Danıştay 2.Daire, okula geliş gidişlerinde türban takan öğretmen Aytaç Kılınç'ın anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. Kamuoyunda büyük tepkilere neden olan karar sonrası 17 Mayıs 2006'da ise avukat kimliğiyle üzeri aranmadan Danıştay'ın Necatibey Caddesi'ndeki eski binasına gelen Alparslan Arslan, kararı veren Danıştay 2. Dairesinin heyet odasında kanlı baskını düzenledi.

Arslan, Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Mustafa Yücel Özbilgin, Ayfer Özdemir ve Kamuran Erbuğa'dan oluşan 5 kişilik heyetin toplantısı sırasında müzakere salonuna girerek ateş açmıştı. Üye Mustafa Yücel Özbilgin'in vefatıyla diğerlerinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıdan sonra kaçmaya çalışan Alparslan Arslan, Danıştay binası içinde yakalanmıştı. Arslan polise ve savcılıkta verdiği ifadesinde, saldırıyı başörtüsü kararı nedeniyle tek başına gerçekleştirdiğini söylemişti.

SALDIRININ ERGENEKON TARAFINDAN YAPILDIĞI İDDİA EDİLMİŞTİ!

Ancak saldırının Ergenekon tarafından azmettirildiği iddiaları üzerine daha sonra Danıştay ve Ergenekon davaları birleştirilmiş ve Arslan'ın İstanbul'daki davada tekrar yargılanmaya başlanmıştı.5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 90 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 25 Kasım 2020’de ise Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Alparslan Arslan’a verilen “Ağırlaştırılmış müebbet" ve 72 yıl hapis cezasını onadı.

ARSLAN MALTEPE CEZAEVİ’NDE YATIRIYORDU!

Cezası onandıktan sonra Maltepe Cezaevi’ne konulan ve psikolojik sorunları olduğu iddia edilen Alparslan Arslan, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmişti. Arslan tedavisinin ardından tekrar cezaevine konulmuştu. SuperHaber’in elde ettiği bilgilere göre, Maltepe Ceazevi’nde yatan ve ailesi dahil hiç kimse ile görüşmeyen Arslan’ın koğuşunda ölü bulunduğu ve intihar ettiği iddia edildi.

BABA İDRİS ARSLAN: OĞLUM İNTİHAR ETMEDİ ÖLDÜRÜLDÜ!

Öte yandan Alparslan Arslan’ın cezaevinde intihar ettiği iddialarını SuperHaber muhabiri, babası İdris Arslan’ı arayarak sordu. Baba İdris Arslan SüperHaber’e yaptığı açıklamada, "Oğlum intihar etmedi, öldürüldü” dedi. Arslan açıklamasının devamında, "Bu gece saat 23:00 sıralarında Silivri’de yaşayan kızım cezaevinden aranmış ve oğlunun intihar ettiği söylenmiş. Ben bunun üzerine Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna gittim. Burada oğlumun cenazesinin Adli Tıp Kurumu’na götüreceklerini öğrendim. Ben oğlumun intihar ettiğine inanmıyorum. Bana göre oğlum öldürüldü. Parçalarını birleştirdiğimde ben bunun gerçek olduğuna inanıyorum. Bundan önce bir çok kez, her yere başvurarak oğlumun suçsuz olduğunu anlatmaya çalıştım.Ama sesimi kimseye duyuramadım. Biz Alparslan Arslan’ın tahliyesini beklerken ölümünü öğrendik. Cenazeyi nereye defnedeceğimize henüz karar vermedik.” dedi.

ARSLAN KOĞUŞUNU YAKMIŞ VE AÇLIK GREVİ YAPMIŞTI!

Danıştay saldırısı sonrası Sincan F Tipi Cezaevi’nde yatan Alparslan Arslan, koğuşunu ateşe vermişti. Alparslan Arslan bu sırada dumandan etkilenince hastaneye kaldırılmış ve bununla ilgili disiplin cezası almıştı. Olayın ardından yapılan duruşmaya ise sağlık nedenini gerekçe göstererek katılmamıştı. Kendisine ve etrafına karşı saldırgan hareketlerde bulunduğu içinde devamlı olarak doktor kontrolünde tutulan Danıştay saldırganı, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıştı. Yargılama aşamasında akli dengesinin yerinde olmadığı iddia edilmiş, ancak Adli Tıp Kurumu aksi yönde karar vermişti. Yine Arslan soruşturma çerçevesinde cezaevine ilk konulduğunda da uzun süre yemek yemeyince yine hastanelik olmuştu. İdarenin girişimlerini reddedince de ailesinin telkinleriyle yeniden yemek yemeye başlamıştı.

BABA ARSLAN: OĞLUM 8 YILDIR BİZİMLE GÖRÜŞMÜYOR

Baba İdris Arslan daha önce bir gazeteye yaptığı açıklamada, oğlu Alparslan Arslan’ın 10 yıldır cezaevinde olduğunu, son 8 yıldır kendisi ve ailesiyle görüşmeyi kabul etmediğini belirterek, “Alparslan Arslan’ın bizimle neden görüşmek istemediğini bir türlü anlayabilmiş değilim. Düşünüyorum da tehdit mi yoksa önemli bir rahatsızlık mı? Başka hangi sebep insanı ailesi ile görüşmekten alıkoyabilir ki. 8 yıl dile kolay… Anne baba açısından çok zor bir süreç” dedi.

“MAHKEME OĞLUMUN DİLEKÇESİNİ İŞLEME KOYMADI!”

Baba İdris Arslan, 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay saldırısının gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Oğlum kendinde değildi. Sanki içi boşaltılmış gibiydi. Yaklaşık bir ay sonra kendine geldi, Sincan Cezaevi’nde yaptığımız açık görüşte bizzat bana, ‘Danıştay saldırısı ile bir ilgisinin olmadığını, gerekli dilekçeyi yetkililere yazdığını’ söyledi. Daha sonra mahkemede bu dilekçe üzerinde durulmadı, hatta dilekçe işleme dahi konulmadı” diye konuştu.

DAVA ERGENEKON’A BAĞLANDIKTAN SONRA...

Orhan Karadeniz’in başkanlığını yaptığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini Adalet Bakanlığı’na şikayet ettiğini ancak sonuç alamadığını kaydeden İdris Arslan, “Mahkeme dilekçeyi işleme koymadan Yargıtay, dosyanın Ergenekon dosyasına bağlanması için karar aldı. Alınan bu karar üzerine Alparslan bize, ‘Beni hayatınızın merkezinden çıkarın’ dedi ve 21 Nisan 2008 tarihinden sonra bizimle olan görüşmelerine son verdi” şeklinde konuştu.

“KİMYASAL MADDE VERİLMİŞ OLABİLİR”

İdris Arslan aynı açıklamasında, "O güne kadar medyaya defalarca yaptığım açıklamalarda bu işin bu kadar ucuz olamayacağını, işin içinde başka işlerin olabileceğini söyledim. Bana göre dosya ıslık çalınarak inceleniyordu. Bunu mahkeme heyetinin yüzüne de söyledim. Silivri’de görülen Ergenekon davası duruşmalarına hemen hemen hep katıldım. 2010 yılında 1.5 gün ifadem alındı. İfadelerimde oğluma oyun oynandığını, tetiği çekenin oğlum olmadığını, oğluma kimyasal madde verilmiş olabileceğini söyledim.” demişti.