Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybına, yıkıma, acıya yol açan 6 Şubat depremleri ve sonrasındaki artçı sarsıntılar sebebiyle millete geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, "Depremde hayatını kaybeden 46 bin 104 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz." dedi.

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli olarak 6 Şubat saat 04.17'de yaşanan 7,7 büyüklüğündeki ilk deprem anından itibaren devlet ve millet olarak tüm imkanları seferber ettiklerini bildiren Erdoğan, bakanlıkların, kurumların, kuruluşların tamamının sahip oldukları tüm arama kurtarma, yardım destek kapasitelerini deprem bölgesine yönlendirdiklerini belirtti.

Erdoğan, yaklaşık 9 saat sonra meydana gelen Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem felaketinin sonuçlarını daha da ağırlaştırdığını dile getirerek, "Üst üste gelen bu iki deprem, yakın tarihteki diğer afetlerden farklı olarak 11 ilimizdeki 62 ilçe ve 10 bin 190 köyümüzde birden yıkıma yol açtı." dedi.

Depremin ülkede ve özellikle de bölgede ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü günlerde yaşanmasının işleri daha da güçleştirdiğini ifade eden Erdoğan, "Yıkımın, ulaşımdan iletişime ve enerjiye kadar temel altyapıda yol açtığı hasarlar da ayrıca bir sıkıntı olarak karşımıza çıktı. Şehirlerimizin afetlere acil müdahalede bulunacak kamu ve sivil toplum insan kaynağının önemli bir kısmının da deprem yıkıntıları altında kalması ise hem trajik hem pratik sonuçlarıyla zorlukları arttırdı. Buna rağmen depremde, özellikle de şehirlerdeki kamu personeli ile acil müdahale ekipleri süratle toparlanarak kendi acılarını bir kenara bırakıp milletimizin yardımına koştular." diye konuştu.

"Hayati rolleriyle adeta destan yazdılar"

AFAD'ın koordinasyonunda ülkenin 81 vilayetinin tamamındaki kamu gücünü saatler içinde deprem bölgesi için harekete geçirdiklerini bildiren Erdoğan, depremin hemen ardından yola çıkan bakanların sabah 09.00'dan itibaren deprem sahasındaki şehirlere ulaşıp koordinasyonu üstlendiklerini anımsattı.

Her şehirde en az bir, bazı illere daha fazla sayıda bakanı daimi olarak görevlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, ayrıca tüm bakanların deprem bölgesi şehirlerine defalarca giderek kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili eksikleri tespit edip bunları hızla tamamladıklarını, milletin acılarını da paylaştıklarını belirtt.

Valilikler ve kaymakamlıklar başta olmak üzere tüm birimleri, ülkenin dört bir yanından görevlendirdikleri mülki idare personeliyle takviye ettiklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milletvekillerimizin her birini hemen deprem bölgesi illerde görevlendirerek çalışmalara katkı vermelerini, depremzedelerimizin yanında olmalarını sağladık. Askerimiz, depremden dakikalar sonra harekete geçerek diğer bölgelerden gelen takviyelerle birlikte üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirdi, getirmeye devam ediyor. Polisimiz ve jandarmamız hem güvenliğin ve düzenin sağlanması hem arama kurtarma çalışmalarındaki destekleri hem yardım faaliyetlerinin yürütülmesindeki hayati rolleriyle adeta destan yazdılar. Sağlık personelimiz kimi yerlerdeki zarar gören hastanelerimize rağmen yıkıntıların altından yaralı olarak kurtarılan insanlarımıza şifa dağıtmak için insanüstü bir gayretle çalıştı, çabaladı.

Belediyelerimiz hem arama kurtarma hem yardım çalışmaları için başkanı, personeli, araç gereçleriyle deprem şehirlerine koştu. Tüm AFAD ekiplerinin yanı sıra madencilerimizi, ormancılarımızı, DSİ ekiplerimizi, karayolları ekiplerimizi arama kurtarma çalışmalarına katılmak için hemen bölgeye gönderdik. Bölgeye getirdiğimiz 18 bin iş makinesi, 116 helikopter, 75 uçak, 38 gemi de çalışmalara katıldı. Gerekli eğitime ve donanıma sahip tüm sivil arama kurtarma potansiyelimizi değerlendirdik."

"Yarım milyon insanın depremzedelerin imdadına koştuğu bir dönem yaşadık"

Erdoğan, uluslararası yardım çağrısına cevap veren NATO ve Avrupa Birliği dahil 90 ülkeden 11 bin 500'e yakın personele sahip profesyonel arama kurtarma ekiplerini hızla sahaya dağıttıklarını belirterek, böylece toplamda 35 bin kişiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir arama kurtarma gücünü bir araya getirdiklerini aktardı.

Yardım ve destek personeliyle toplamda 271 bin kamu görevlisi ve gönüllüsünün deprem bölgesinde vazife üstlendiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bireysel olarak gelenlerle yaklaşık yarım milyon insanın depremzedelerin imdadına koştuğu bir dönem yaşadık. Milletimizin bu zor günlerde gösterdiği tarihi dayanışma, geleceğimize daha bir güvenle bakmamızı sağlamıştır. Ancak yıkım öylesine çok, yıkım alanı öylesine büyük, iklim ve saha şartları öylesine zorluydu ki yine de çalışmaların ilk anlarında arzu ettiğimiz hıza ve etkinliğe ulaşamadık. Şartların önümüze çıkardığı engellere elbette teslim olmadık. Kapanan yolları süratle açarak, yıkılan altyapıyı hızla kullanılabilir hale getirerek, kamunun ve özel sektörün elindeki tüm araç ve insan gücünü devreye alarak kısa sürede düzeni sağladık."

Erdoğan, önceliği arama kurtarma çalışmalarına verdiklerini ve ideal bir arama kurtarma ekibinin 80 kişiden, en az da 20 kişiden oluşması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bir başka ifadeyle askeri personel sayısıyla bile aynı anda 1750 binaya müdahale imkanı vardı. Yıkılan ve dolayısıyla arama kurtarma yapılması gereken bina sayısı ise bırakın ekip sayısını toplam arama kurtarma personeli sayısı kadardı. Buna rağmen ekiplerimiz, yıkıntılar altındaki son canlı insanımızı da oradan sağ salim çıkartabilmek için günlerce durup dinlenmeden çalıştı, çabaladı. Sonuçta belki de bu çapta bir felakette dünyada örneği olmayan bir şekilde neredeyse depremin 10'uncu gününde arama kurtarma çalışmalarının çoğunu tamamlamayı başardık.

Yıkıntıların altından çıkan her canlı insanımızla, 85 milyon hep birlikte sevinç gözyaşlarına boğulduk, hayatını kaybeden her bir insanımızla da yüreklerimiz dağlandı, üzüntümüz gözyaşı olup yanaklarımızdan süzüldü. Bugün depremin 4'üncü haftasını geride bırakırken yaşadığımız afetin büyüklüğünü daha iyi görüyor, kayıplarımızın acısını daha derinden hissediyoruz. Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten, kazadan, beladan muhafaza etsin diye duada bulunuyoruz."

"11 ilimizdeki kullanılamaz hale gelmiş bina sayısı 230 bini buluyor"

Depremin yol açtığı geniş yıkımın geride kalan insanların hayatını zorlaştırdığına işaret eden Erdoğan, "Deprem bölgesindeki 11 ilimizdeki yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı yani kullanılamaz hale gelmiş bina sayısı 230 bini, buralardaki bağımsız bölüm sayısı ise 645 bini buluyor." bilgisini verdi.

Evi hasarsız veya az hasarlı olanların bir kısmının da devam eden artçı sarsıntılar sebebiyle yaşadıkları kaygıyla evlerine giremediğini belirten Erdoğan, halihazırda 3 milyon 320 bin kişinin deprem bölgesinden tahliye edilerek diğer illere gittiğini, bölgedeki 800 bin kişinin ise köylerine sığındığını söyledi.

Erdoğan, deprem bölgesinde 1,5 milyonu aşkın kişinin çadırlarda, 53 bin kişinin konteynerlerde, 123 bin kişinin Milli Eğitim kurumları başta olmak üzere kamu tesislerinde kaldığını, ülke genelinde Gençlik ve Spor Bakanlığı yurtlarında 160 bine, otellerde 137 bine yakın depremzedenin misafir edildiğini bildirdi.

Bölgede faaliyet yürüten kamu ve sivil yardım kuruluşlarının her gün 5 milyon 800 bin kişiye hizmet verdiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çadırlarda barınmanın zorluğu ile diğer şehirlere giden insanlarımızın bir an önce evlerine geri dönmek istediklerini bildiğimiz için konteyner şehirlerin kurulumuna hız verdik. Konteyner kentleri, elektriğiyle, suyuyla, kanalizasyonuyla, yoluyla, sosyal tesisleriyle adeta yeni bir yerleşim yeri altyapısıyla kuruyoruz. Tabii bu da biraz vakit alıyor. Amacımız 2 aya kadar 100 bin konteyner kurarak yarım milyon depremzedeyi daha iyi şartlarda barınabilecekleri bu alanlara taşımaktır. Gerekirse konteyner sayısını daha da arttırabiliriz. Ülkemizdeki üretimi ve yurt dışından gelen hibeleri bu doğrultuda seferber ettik."

"Ticari faaliyetlerin ayağa kaldırılması konusuna da önem veriyoruz"

Erdoğan, barınma sorununun yanında şehirlerin günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası olan ticari faaliyetlerin ayağa kaldırılması konusuna da önem verdiklerini vurgulayarak, esnafın hasarsız iş yerlerini açmaya, fabrikaların üretime başladığını, yıkılan veya kullanılamaz hale gelen iş yerleri için de mobil çözümler geliştirdiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugüne kadar 6 bin geçici ticarethane kurarak esnafımızın hizmetine verdik. Ayrıca 3 bin konteynerden oluşan çarşılar kuruyoruz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bölgenin ayağa kaldırılmasında kritik öneme sahip sanayi tesisleri, fabrikalar, işletmeler ve diğer istihdam alanları için gereken tüm destekleri sağlayacklarını, şehirlerin inşa ve ihya çalışmalarını yeni organize sanayi bölgeleri, sanayi siteleri ve ticaret merkezleriyle planladıklarını kaydetti.

"Deprem bölgesindeki işletmelerin KOSGEB'e olan 2023 borçlarını, felakette hayatını kaybeden işletmecilerimizin ise tüm borçlarını siliyoruz." diyen Erdoğan, depremden zarar gören ilçelere yönelik bölgesel teşviklerin kapsamının da genişletildiği vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:

"Cazibe merkezleri destekleme programını tüm deprem bölgesi ilçelerimize teşmil ederek hepsinin de altıncı bölge desteklerinden yararlanabilmesini temin ediyoruz. Kalkınma ajanslarımızın tüm kaynaklarını afet bölgesi şehirlerine aktararak projelerin finansmanındaki devlet katkısını en üst seviyeye çıkartıyoruz. Bireysel ve KOBİ kredilerinin ödemelerindeki ertelemeler yanında daha önce açıkladığımız 250 milyar liralık KGF destekli kredi paketine 100 milyar lira daha ilave ettik. Depremde ağır hasara uğrayan yerlerde dükkanlarını hemen faaliyete geçirmek isteyen esnaf ve sanatkarlarımıza 250 bin liraya kadar 12 ay ödemesiz, 60 ay vadeli, yarısını da Hazinenin ödeyeceği yüzde 7,5 faizli kredi veriyoruz. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarını da bölgedeki istihdamı güçlendirmek için devreye alıyoruz. Toplum yararına çalışma programıyla bölgeye sağladığımız istihdamı, özellikle ihtiyaç sahibi ailelere öncelik vererek 50 bin kişiye çıkartıyoruz.

Erdoğan, çocukların eğitiminin aksamaması için de gayret gösterdiklerini, çadırlarda, konteynerlerde kurulan eğitim yuvalarında, öğrencileri hem yeniden okula hazırladıklarını hem depremin ruh dünyalarında yol açtığı tahribatı gidermeye çalıştıklarını söyledi.

İllerin ve okul binalarının durumlarına göre kademeli olarak ilk ve orta dereceli eğitim kurumlarını açmaya başladıklarını dile getiren Erdoğan, ilk etapta 3 ide 1 Mart'ta başlayan eğitim öğretimin, 3 ilde 13 Mart'ta, 4 ilde ise 27 Mart'ta devreye gireceğini hatırlattı.

"1 milyon 61 binden fazla depremzedeye hane başına 10 bin lira acil yardım ödemesi"

Erdoğan, depremzedelere psikososyal destek vermek için 8 bin personelin sahada olduğunu, sağlık hizmetlerini hastaneler yanında ihtiyaç duyulan yerlerde kurulan mobil sağlık merkezlerinde eksiksiz sunmanın gayreti içinde olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çiftçilerimizin üretime devam edebilmelerini temin amacıyla kendilerine destek ödemelerinin peşin yapılmasından yem ve gübre katkısına kadar her türlü kolaylığı gösteriyoruz. İnsanlarımızın barınma taleplerini karşılarken diğer ihtiyaçlarını da ihmal etmiyoruz. Bugüne kadar 1 milyon 61 binden fazla depremzedeye hane başına 10 bin lira acil yardım ödemesi yaptık. Evleri kullanılamaz hale gelen depremzedelerimize hane başı 15'er bin lira taşınma yardımı ödemesine başladık. Kiraya çıkan depremzedelere 3 bin lira ile 5 bin lira arasında destek veriyoruz. Yakınları vefat eden depremzedelerimize de 100'er bin lira ödüyoruz.

Diğer şehirlere giden depremzedelerimize hem valilik ve kaymakamlıklarımız hem belediyelerimiz hem sivil toplum kuruluşlarımız, hem vatandaşlarımız sahip çıkıyor. Bu insanlarımızın barınmadan gıda ve giyime kadar tüm ihtiyaçlarının el birliğiyle karşılandığı dünyaya örnek olacak bir dayanışma görüyoruz. Hiç şüphesiz gerek depremin ilk günlerinde gerek daha sonraki süreçte canımızı acıtan istisnai örneklere de şahit olduk. Aldığımız tedbirler, hayata geçirdiğimiz uygulamalar ve gösterdiğimiz kararlı duruşla bunları kısa sürede aştık. Devletimizin gücü ve milletimizin alicenaplığı öylesine büyüktü ki bu kötü emsaller önemsiz birer teferruat olarak kaldı."

"488 bin yeni hane yaparak vatandaşlarımıza teslim edeceğiz"

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerin ardından geçen 4 haftanın sonunda arama kurtarma çalışmalarının tamamlandığı, barınma ve gıda sorunlarının çözüldüğü, enkaz kaldırma çalışmalarına hızla devam edilen bir noktaya gelindiğini belirten Erdoğan, yıkık ve acil yıkılacak olarak enkazı kaldırılması gereken 50 bin binanın bulunduğunu bildirdi.

Depremden etkilenenleri hızla yeni evlerine taşımak istediklerini, en önemli gündemlerinin vatandaşları bir an evvel güvenle ve huzurla yaşayacakları yeni evlerine kavuşturmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Amacımız, önümüzdeki 2 ay içinde 244 bin konutun ve 75 bin köy evinin inşasına başlamaktır. Bugün itibarıyla bunlardan yaklaşık 22 bininin inşasına geçilmiştir. Mevcut planlamaya göre, 405 bini konut ve 83 bini köy evi olmak üzere toplamda 488 bin yeni hane yaparak vatandaşlarımıza teslim edeceğiz. Hatta bu sayıya yaklaşık 40 bin binadaki 164 bin orta hasarlı bağımsız bölümü ekleyecek çalışmayı da başlatıyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, deprem bölgelerindeki kamu binalarının da öncelik sırasına göre TOKİ eliyle yapılacağını aktardı.

"TOKİ, depremden alnının akıyla çıktı"

Yeni yerleşim yerlerindeki yüksekliği 3 veya 4 katı geçmeyecek binaların, 3 oda ve bir salondan oluşacağını ifade eden Erdoğan, bu bölgelerin altyapısıyla, okuluyla, sağlık merkeziyle, camisiyle, çarşısıyla, parkıyla bir yaşam alanı olarak tasarlandığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yıkılan binaların olduğu yerlerdeki ihya çalışmalarını zemini uygunsa seyreltilmiş yoğunluğa göre yürüteceğiz. Hak sahiplerine konutlarını bir yıl içinde teslim etmeyi hedefliyoruz. Deprem bölgelerindeki şehirlerimizin yeniden inşası ve ihyası sürecini son 20 yıldaki tecrübelerimiz ışığında hızla ve etkin şekilde yürütebilecek bir birikime sahibiz. Bugüne kadar 1 milyon 180 bin insanımızı ev sahibi yapan TOKİ, teknik yeterliliği ve uygulama kabiliyetiyle depremden alnının akıyla çıktı. Son olarak TOKİ vasıtasıyla 500 bin konut, 1 milyon altyapılı arsa ve 50 bin iş yeri projesiyle milletimizin huzuruna çıkmıştık. Depremde yıkılan şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırma sürecini de TOKİ vasıtasıyla yaparak ülkemizin elindeki bu imkanı en iyi şekilde değerlendireceğiz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı geri getiremeyiz ama bunun dışındaki tüm yıkımları, zararları, kayıpları telafi etme kararlığına sahibiz. Deprem bölgesindeki şehirlerimizde hayat tamamen normale dönmeden bize durmak, dinlenmek haramdır."

Hükümet olarak Türkiye'yi depreme ve diğer afetlere hazırlamak için kapsamlı çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi tabiat olaylarıyla çevredeki siyasi ve sosyal krizlerin Türkiye'ye etkilerine karşı alınacak tedbirleri ve müdahale adımlarını planladıklarını kaydetti.

Erdoğan, Van, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Antalya, Muğla yangınlarında, Kastamonu, Bartın ve Giresun sel afetlerinde hükümetin ciddi ve başarılı sınavlar verdiğine işaret etti.

"Kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce tamamlanması için adeta yalvardık"

"İlkini tam da deprem günü Kahramanmaraş'ta uygulamaya koyacağımız Afete Hazırlık Planlarıyla ülkemizin tamamını kuşatan yeni hazırlıklar içindeydik." diyen Erdoğan, yaklaşık 10 yıldır mücadelesini yürüttükleri kentsel dönüşüm projelerinin de Türkiye'nin afet hazırlık çalışmalarından birisi olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ancak 6 Şubat'ta bir kere daha gördük ki felaketler bizim hazırlıklarımızı beklemiyor. Dolayısıyla artık her ne yapacaksak daha hızlı, daha kararlı, daha etkin şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor. Tek başına kentsel dönüşüm projelerinde yaşadığımız sıkıntılar bile afetlerle mücadelede yeni bir anlayışı ve yöntemi hayata geçirmemizin şart olduğunu gösteriyor. Milletimiz şahittir, kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce tamamlanması, bu adımlara engel olunmaması için adeta yalvardık. Bu konunun siyasetin malzemesi olamayacak kadar hayati öneme sahip bulunduğunu, kaybedecek her anın bizi göz göre göre gelen büyük yıkımlara ve kayıplara biraz daha yaklaştırdığını söyledik. Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığı kontrolsüz köyden kente göç akını şehirlerimizin sadece çevresinde sağlıksız yapılaşmaya yol açmakla kalmamış, merkezlerini de felç etmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan kalitesiz yapı stokumuz bir süre sonra en büyük baş ağrımız haline dönüşmüştür.

Tek çözüm, şehirlerimizi mümkün olan yerlerde, mahallinde, mümkün olmayan yerlerde ise çevredeki uygun alanlarda tekrar inşa etmektir. Kentsel dönüşüm projeleriyle bugüne kadar yenilediğimiz 3,3 milyon konut elbette önemlidir. Biz sürekli, 15 yıldır kentsel dönüşüm dedik, başta ana muhalefet olmak üzere yavru muhalefet onlar ise 'Biz kentsel dönüşüme karşıyız' dediler. Bununla ilgili çeşitli mitingler yaptılar, vatandaşı topladılar ve şimdi de o vatandaş bizim önümüzü kesiyor, 'Ne olur gelin bizim de binalarımızı artık yıkın.' Bak biz 10 sene, 15 sene önce size 'kentsel dönüşüm' dedik, eğer o zaman bizim bu talebimize uysaydınız bugün bu binalar bitmiş olacaktı. Oturduğum yer, Üsküdar Burhaniye'de oturuyordum, yalvardım ama kabul ettiremedim. Şimdi ise o çevrede dört dörtlük binalar yapıldı, her biri birbirinden güzel, zemin artı 3. Bu güzellikteki binalarla adeta caddeler, ağaçlandırmasıyla, yeşiliyle, peyzajıyla farklı görüntü ortaya koyuyor."

Kentsel dönüşüm kapsamında Üsküdar'da dört dörtlük binalar inşa edildiğini anlatan Erdoğan, buraları görenlerin kendi mahallelerinde de benzer çalışmalar yapılmasını istediğini aktardı.

Erdoğan, bu konuda gerekli talimatı verdiğini söyleyerek, "Zaman su gibi akıp gidiyor, öbür tarafta bakıyorsun bay bay Kemal gidiyor, mitingler yapıyor, 'Sakın ha' diyor, 'Burada denize nazır evler yapılacakmış' diyor. Tabii ki denize nazır evler de yapılacak ama kime yapılacak? Biz bunu kendimize yapmıyoruz ki burada oturan vatandaşımıza yapacağız. Diyoruz ki, ne olur gelin, şu anda oturduğunuz imara aykırı olan bu evlerden kurtulun ve size gerçekten yakışan evleri bir an önce yapalım." diye konuştu.

81 ilde 250 bin konutun yenilenmesi ile TOKİ'nin sosyal projelerinde ilave 250 bin konutun inşasının sürdüğünü belirten Erdoğan, "Yıllarca önümüzü kestiler. Fikirtepe... bir kısmı Kadıköy'de, bir kısmı Üsküdar'da... Yaptırmadılar ama şimdi yapılıyor. Eğer önümüz kesilmemiş olsaydı oralar da bitmiş olacaktı ama hep önümüzü kestiler. Son depremlerde yıkılan binaların yüzde 98'inin 2000 yılı öncesi inşaatlar olması, son dönemde özel sektörümüzün de bu konuda mesafe katettiğine işaret ediyor. Bunun istisnası olan her hadiseyi yakından takip ediyor ve gereğinin yapılmasını sağlıyoruz." dedi.

Erdoğan, "bazı muhalefet partileri, belediyeler, STK görünümlü ideolojik yapılar ile tahriklere kapılanların kurbanı kentsel dönüşüm projelerindeki kayıpların" kendilerini büyük tehditle karşı karşıya bıraktığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"İstanbul başta olmak üzere, ülkemizde 6,5 milyon yapının acilen dönüşmesi gerçeği karşımızda dururken, siyasi hesaplar ve bireysel hırslarla süreci geciktirmenin vebali çok ağırdır. Buradan bir kez daha tüm vatandaşlarıma 6 Şubat acılarını tekrar yaşamamak için eski ve riskli binalarını en kısa vakitte kentsel dönüşüme sokmaları çağrısında bulunuyorum. Özellikle de, hep İstanbul konuşuluyor ama ben buradan şimdi ana muhalefetin başındaki zata da konuşuyorum. İzmir Karabağlar'ın süratle kentsel dönüşüm ve değişime ihtiyacı var. İzmir'in belediyesi zatı şahanelerinde, niye burayla ilgili bir çalışma yapmadınız? Hadi yapın çalışmayı. Karabağlar'ı değiştirin, dönüştürün, bir adım atın, yok. Orada yaşayan insanlar, insan değil mi? Onlar için ideal konutlara kavuşma ve bunların içinde yaşama hakları yok mu? Oranın aynı zamanda milletvekilisin ve şu anda da ana muhalefet olarak baştasın. Hadi bakalım büyükşehir belediye başkanına söyle, ne yapacaksa yapsın görelim. Biz de alkışlayalım. Yapamazsınız, sizin öyle bir derdiniz yok, öyle bir aşkınız yok. Aynı şey Ankara için de geçerli. Hadi yapın, Ankara Büyükşehir sizde, atın adımları."

Belediye başkanlığı döneminde İstanbul'da Kiptaş'ı kurduğunu anımsatan Erdoğan, "Şimdi Kiptaş onlarda. Yapın bir şey. Yok, yapamazlar. Dertli olmak lazım. Eğer derdiniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız." dedi.

"110 bilim insanımız ve uzmanımızla tüm bu hususları enine boyuna değerlendirdik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin, şu bilgileri verdi:

"Kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmak için uzun vadeli, sübvansiyonlu bir finans yönetimini de önümüzdeki günlerde hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz cuma günü İstanbul'da Dolmabahçe'de farklı ihtisas alanlarından 110 bilim insanımız ve uzmanımızla yaptığımız toplantıda tüm bu hususları enine boyuna değerlendirdik. Bu afetlere karşı nasıl tedbirler alacağız, tüm ilim adamlarıyla bunu değerlendirdik. Yaptığımız bu görüşmeleri, hepsini kayda aldık. Bu vesileyle Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı'na iştirak ederek katkı veren tüm bilim insanlarımıza ve uzmanlarımıza bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."

Bu toplantıda afetler konusunda tespit ve tekliflerde büyük ölçüde fikir birliği olduğunu gördüklerini aktaran Erdoğan, "Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu risklerin bütüncül bir anlayışla öncesi, afet anı ve sonrasıyla beraber değerlendirilerek hukuki altyapısı ve uygulama yöntemlerinin buna göre belirlenmesi gerekiyor. Bu tabloya bakarak Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına risk ve afet konularıyla ilgili çalışmaları takip edecek yeni bir kurul ekleyeceğimizi oradaki hazırunla paylaştık." ifadelerini kullandı.

"Toplumumuzu da afetlere karşı dirençli hale getirmek istiyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe'deki Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı'ndaki her tespiti ve teklifi dikkate alarak yol haritalarını sürekli geliştirerek çalışmalarını sürdüreceklerinin altını çizdi. Erdoğan, şunları kaydetti:

"Afet yasasından afet yönetiminin özellikle de kurumsal yapısının güçlendirilmesine kadar pek çok alanda yapacağımız çalışmalar için şimdiden hazırlıklara başladık. Sadece şehirlerimizi değil, toplumumuzu da afetlere karşı dirençli hale getirmek istiyoruz. Bu da ancak hükümeti, bakanlıkları, kurumları, belediyeleri, sivil toplumu, vatandaşı dahil tüm unsurlarıyla ülkemizde topyekun anlayış birliği, uygulama bilinci, denetleme kararlılığı sağlamamızla mümkündür. Yeni dönemde bunu mutlaka başaracağız."

Tarihin, kendilerine bir ülkenin her şeyi yerle bir olsa bile medeniyet ve kültür bilincine sahip tek bir ocaktan milletin yeniden dirilebileceğini vurgulayan Erdoğan, "Deprem bölgelerimizin yeniden inşası ve ihyasını planlarken maddi telefi ile birlikte ruhlarımızda açılan yaraların tedavisini yani manevi gücümüzü tahkim etmeye de önem veriyoruz." ifadesini kullandı.

Türkiye'de, 1999 depremi yaşandığında kişi başına milli gelirin 2 bin 800 dolar olduğuna, şimdi ise bu rakamın 10 bin doları aştığına işaret eden Erdoğan, "Nereden nereye. Bu neyle oldu? İstikrar ve güvenle oldu. Kendimize inandık, azmettik. Peki bu yeter mi? Hayır, bu da yetmez. Bizim bunu 15-20, buralara çıkarmamız gerekiyor ve bunu da inşallah önümüzdeki dönemde çıkaracağız. Bunu istikrar ve güven ikliminden aldığımız güçle yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin 20 yılda asırlık eksiklerinin tamamlandığı sağlam bir altyapıya, bölgesel ve küresel düzeyde pek çok avantaja sahip bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, böyle bir Türkiye'nin, sadece depremin yol açtığı sıkıntıları kısa sürede aşmakla kalmayacağını ifade etti.

Yaşanılan bu büyük felaketin, çıkarılan dersler ve geleceğe olan güvenin verdiği motivasyonla daha büyük bir atılımın vesilesi haline getirilebileceğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şehirlerimizi yeniden kurarken, sadece beton ve demir yığınlarından oluşan binalar yapmayacak, maziden atiye uzatacağımız köprülerle onlara ruh verecek, anlam katacak kimlikler de kazandıracağız. Bu akşam arkadaşlarımızla onu konuştum, bütün kamu binalarında lütfen şuna dikkat edeceğiz, ne olursa olsun; bazı hastanelerimizde bizim şu anda ne var? Sismik izolatörler var. Bunu, kamu binalarımızda, özellikle de hastanelerimizde, okullarımızda yaygınlaştırmamız lazım. Yaygınlaştıralım ki huzur bulalım. Bizlere bu toprakları vatan olarak bırakan ecdadın ve deprem yıkıntıları altında hayatlarını kaybeden insanlarımızın emanetine ancak bu şekilde sahip çıkabileceğimize inanıyorum. Biz, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de bir medeniyet tasavvuru, kültür ve sanat zevki olan bir milletiz. Şair öyle diyor, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Biz, böyle bir milletiz. Bizi, kimse öyle sağda, solda, sokakta bulmadı. Küllerinden ayağa kalkan bir milletiz."

Erdoğan, Türkiye'nin son 70 yılda siyasi, ekonomik, sosyal şartların getirdiği bir "fetret dönemi" yaşadığını söyleyerek, "Ama bu ara dönem artık geride kaldı. Depremde yıkılanla birlikte tüm şehirlerimizi sadece maddi unsurları ve altyapısıyla değil, medeniyet ve kültür değerleri ile de dünüyle bugünüyle yarınıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak boynumuzun borcudur." diye konuştu.

"Yaşadıklarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız"

Türkiye'nin, tarihi ve kültürü fanus içine sıkıştırılamayacak kadar zengin bir coğrafyaya sahip olduğunun altını çizen Erdoğan, "İşte Hatay, Antakya... Düşünün, tamamen orası bir kültürler coğrafyası. Müslüman var, Musevi var, öbür tarafta Hristiyan da var. Hepsi bir arada, ibadethaneleri bir arada. Bu zenginliği yeni yerleşim yerlerimizde de yaşatacağız." dedi.

Erdoğan, depremin zarar verdiği tüm tarihi ve kültürel varlıklara hassasiyetle sahip çıkacaklarını vurgulayarak, insanların kimliğini biçimlendiren hiçbir maddi ve manevi kültür varlığını ihmal etmeyeceklerini söyledi.

Yeni yerleşim yerlerini, kültür merkezleriyle, kütüphaneleriyle, müzeleriyle, camileriyle, tüm donanımlarıyla, medeniyet tasavvurunu hayatın her alanında gerçekleştirebilecek şekilde kuracaklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kentsel dönüşüm projelerinin de bu esaslar dahilinde yürütülmesini sağlayacağız. Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir. Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz. Milyonların yüreğine ateş düşürmektense, kimliğine bakmaksızın, istismar peşinde olan bir avuç muhterisin ve ihmali ile bu duruma sebebiyet verenlerin canını yakmaktan asla kaçınmayacağız. Tarihi tekerrür ettirmemek için yaşadıklarımızdan, kayıplarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız. Diğer yandan şu gerçeği de unutmamamız gerekiyor, ülkemizin 6 Şubat'ta yaşadığı depremler, 11 şehrimizde yol açtığı yıkım yanında, insani ve ekonomik sonuçları ile diğer 70 vilayetimizde de etkisi hissedilen genel bir afete dönüşmüştür. Türkiye'nin, 'asrın felaketi' olarak tanımlanan bu afetlerin yaralarını sarması, doğrudan ve dolaylı etkilerini toparlaması için güçlü bir yönetime, güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı vardır. Yıkım alanı ve etkisi itibarıyla dünyada eşi benzeri görülmemiş böyle bir felaketin üstesinden gelmek, devletimizle birlikte vatandaşımızın bekasını güvence altına almak, şehirlerimizi ve toplumumuzu afetlere karşı dirençli hale getirmek, tüm bunlar ancak siyasi istikrar ikliminin tahkimi ile mümkündür."

"Gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi not ettik"

Tek gündemlerinin deprem, depremin yaralarını sarmak, Türkiye'yi ve şehirleri afetlere hazırlamak olduğunu ifade eden Erdoğan, "Seçim süreci, beraberinde getirdiği yıpratıcı siyasi gerilimler ve gündemi uzunca bir süre kilitlemesi sebebiyle ister istemez bu çabaları gölgeleme riski taşıyor. Halbuki Türkiye'nin ihtiyacı, deprem bölgesindeki yaraları saracak ve ülkenin tüm kayıplarını hızla telafi edecek bir odaklanmadır." dedi.

"Bunun için gündem sapmasına yol açacak seçim sürecinin bir an önce geride bırakılması, ülkenin seçim gerilimi ve tartışmalarından hızla çıkması şarttır." diyen Erdoğan, seçimlerin daha önce açıkladıkları 14 Mayıs tarihinde yapılmasının, bu imkanı vereceğini söyledi.

Seçim sürecindeki gündemlerinin yine deprem, depremin yol açtığı maddi ve manevi kayıpların telafisi olacağını kaydeden Erdoğan, "Ülkemizin bir bölümü yıkılmış, 10 milyon insanımız evinden, işinden, huzurundan olmuşken, siyasi çekişmelerle, polemiklerle, kavgalarla örülü bir seçim kampanyası yapmayı içimize sindiremeyiz." diye konuştu.

Depremin ilk gününden itibaren asla siyasi tartışmalara girmediklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Söylenen her şeyi, sergilenen her tutumu not ettiğimizi belirtmekle yetindik. Milletimizi, devletine karşı tahrik edenleri de yalan ve iftiralarla çalışmaları tehlikeye atanları da kamu görevlilerimiz ve vatandaşlarımız bölgede mücadele ederken rahat koltuklarında ahkam kesenleri de insanımız can derdindeyken, mal bölüşümü derdine düşenleri de kısacası gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi not ettik. Depremzedelerimizin yaralarını sarıp, yüzlerini güldürene kadar bu notları tutmayı sürdüreceğiz. Ülkemiz bu felaketin izlerini silip, yeniden normal gündemine döndükten sonra ise herkese hak ettiği cevabı verecek, herkesi hak ettiği muameleye tabi tutacağız. O güne kadar milletimize ve özellikle de depremzede vatandaşlarımıza olan hürmetimiz gereği başka bir gündemle başka bir tartışmayla meşgul olmayacağız."

"Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla süreci başlatıyoruz"

"Esasen Türkiye'nin böyle bir vakit kaybına, enerji israfına, dikkat dağınıklığına tahammülü yoktur. Bunun için, Türkiye için hemen şimdi diyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Kilis, Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ için 'Hemen şimdi' diyoruz. Bunlarla birlikte ülkemizin diğer 70 vilayetinin her biri için 'Hemen şimdi' diyoruz. 10 Mart Cuma günü Anayasa'nın bize verdiği yetkiye dayanarak alacağımız seçim kararının, ertesi gün Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla süreci başlatıyoruz. Tabii bu kararın yayımlandığı 11 Mart itibarıyla seçim takvimi ile ilgili hususlar Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) yetki alanına girmektedir.

Bu süreçte başka ile taşınan, başka ildeki yurt ve misafirhane gibi yerlerde konaklayan, çocuğunun kaydını başka ile alan, sağlık nedeniyle başka ile giden, seçmen kütüğünü yaşadığı yere nakleden, velhasıl hangi sebeple olursa olsun, 6 Şubat felaketinden sonra ikametgahını veya seçmen kaydını değiştiren depremzedelerimizin kendilerine sağlanan hak ve imkanlardan mahrum kalmamalarını sağlayacak bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini de yayımlıyoruz. Depremle ilgili çalışmalarımızın ve seçim sürecinin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."

Milletin ve tüm İslam aleminin Ramazan-ı Şerif'in müjdecisi Berat Kandili'ni tebrik eden Erdoğan, bu gecenin, bütün afetlerden kurtuluşun vesilesi olmasını diledi.

Erdoğan, bu mübarek gecenin Türkiye'ye, millete ve tüm insanlığa hayırlar getirmesi temennisinde bulundu.